11 Şubat 2012 Cumartesi

AŞKIN ATEİSTLERİ

Hayatta aksiliklerle karşılaşmaktan hep korkmuşumdur...
Yağmurlu havada önümden geçen bir arabanın üzerime su sıçratması gibi..Yolculuk için firmanın aynı koltuğu benden hariç bi başkası içinde düzenlemesi gibi...Misafir çocuğunun eşyalarımı kurcalaması ya da bozması gibi...Çok önemli bi sınavda vakit kısıtlıyken yanımda bulunan tek kalemimin nazlanması gibi..Benim için manevi değeri olan bi eşyamı hiç bulamamak üzere kaybetmek gibi..Hiç olmayacak zamanlarda midemin ağrıması ve elimde bi kutu sütle gezmek gibi..Yanlış anlaşılmak gibi..Acelem olduğu halde otobüsü kaçırmak gibi...Üzerimdeki ince kıyafetler yüzünden havanın beni bir anda üşütmesi gibi...
Aşk gibi... Bugüne kadar aşkla ilgili çok şey söylendi, süresi ölçüldü, kişilik testleri analizleri yapıldı, tarihteki örnekler gösterildi, varlığına inanıldı şükredildi, yokluğuna hayıflanıldı, sorgulandı, fedakarlıklar yapıldı, hikayeler yazıldı, karikatürler çizildi, şarkılar söylendi, sigaranın dumanına sarıldı, hayretler edildi, pişmanlıklar duyuldu, sahtesiyle karşılaşıldığı için gerçeği umut edildi ya da inançsızlar türedi ve lanet edildi.Öyle ya da böyle dilden dile gezdi. Ama bi türlü kimse tek bi açıklamaya inanmadı onca yazılıp çizilene rağmen. Tarih boyunca aşk,  karşılaştığımız veya karşılaşacağımız bu üç kelime güçlü sarsıntılara sebep oldu. Beynin uyuşması, duyuların ve düşüncelerin tek insana bağlanması kısaca bi avanaklık saflık hali gibi işte.. Yani öyledir heralde.
Bence aşk mantıksızlığın hüküm sürdüğü bi ülke. O ülkeye bir kere firar edenin, firar ettiği gibi çıkmadığı illegal bi ülke.. Eros'un öncülüğünde bulutların üstünde faytonla geziye çıkarılan rengarenk cıvıl cıvıl, balonların uçuştuğu, gözün üstündeki kaşın asla görülmediği, hesapsızca hayatın sürdürüldüğü, açlığın susuzluğun bilinmediği bi ülke, Emir'le Feriha'nın evlenirken o karda bile üşümediği soğuk geçirmeyen bi ülke. Gargamelsiz şirinler köyü gibi tıpkı.
Sonra hani süresi var ya bunun, çünkü bilet tek kullanımlık Eros hadi in bakalım diyo,sıradakiiii diyo..Yavaş yavaş gözün üstündeki kaş görülüyo, sınırdışı ediliyolar.Hem sırada bekleyen bir sürü insan var. E belli bi kapasitesi var bu ülkeninde hem nerde çokluk orda b.kluk. Sonra o umarsızca hayatımıza giren, gözümüzdeki devasa boyuttaki insan hayatımızı tuvalet gibi kullanıyo (belkide bulutların üstündeki yükseklik korkusundan, yüksek değer görme fobisinden falan) sonrada sifona basmadan gidiyo...İşte o zamanda aşkın ateistleri öbekler halinde ortalıkta gezinmeye başlıyo. Tek taşını kendisi alanlar gibi, feministler gibi, mantık evliliğine tapanlar gibi falan filan...
Ama Eros bazılarına torpil geçiyo galiba ya da çiftlerin yükseklik korkusu olmuyo. Öyle ki yaşlansalar bile birbirlerine olan tebessümleri ilk günkü gibi, bakışları, hisleri, aşkı destekleyen sevgi,saygı,anlayış,güven,sabır gibi duyguları ilk günkü gibi..herşey.. Eros hala ilk günkü tavrını koruyo gibi... İşte bence böyle olan, yılları böyle geçen bu tonton ninelerle dedelerin aralarındaki nedir ? Belkide aşk budur. Aksilik değil mucizedir belkide...
Bu mucize içinse Eros'un sırtındaki çantaya rüşvet niyetine ok mu doldursak kii..Aşk mucizesi
şanslı insanların başına gelir heralde. Şanssa aşkın ateisti olmayanların başına..
Dedim ya birileri gelirler ve sifona basmadan giderler.....

İzleyiciler