13 Şubat 2012 Pazartesi

Yürüyen merdivenlerin isimlerini hiç haketmediklerini düşünüyorum...
Madem yürüyen merdivensin üzerindeki insanlar neden yürüyo ? Çok kişiliksizce bir şey bu. Bence yürüyen merdiven değill    ''Götüren Merdiven'' olmalıydı isimi...

11 Şubat 2012 Cumartesi

AŞKIN ATEİSTLERİ

Hayatta aksiliklerle karşılaşmaktan hep korkmuşumdur...
Yağmurlu havada önümden geçen bir arabanın üzerime su sıçratması gibi..Yolculuk için firmanın aynı koltuğu benden hariç bi başkası içinde düzenlemesi gibi...Misafir çocuğunun eşyalarımı kurcalaması ya da bozması gibi...Çok önemli bi sınavda vakit kısıtlıyken yanımda bulunan tek kalemimin nazlanması gibi..Benim için manevi değeri olan bi eşyamı hiç bulamamak üzere kaybetmek gibi..Hiç olmayacak zamanlarda midemin ağrıması ve elimde bi kutu sütle gezmek gibi..Yanlış anlaşılmak gibi..Acelem olduğu halde otobüsü kaçırmak gibi...Üzerimdeki ince kıyafetler yüzünden havanın beni bir anda üşütmesi gibi...
Aşk gibi... Bugüne kadar aşkla ilgili çok şey söylendi, süresi ölçüldü, kişilik testleri analizleri yapıldı, tarihteki örnekler gösterildi, varlığına inanıldı şükredildi, yokluğuna hayıflanıldı, sorgulandı, fedakarlıklar yapıldı, hikayeler yazıldı, karikatürler çizildi, şarkılar söylendi, sigaranın dumanına sarıldı, hayretler edildi, pişmanlıklar duyuldu, sahtesiyle karşılaşıldığı için gerçeği umut edildi ya da inançsızlar türedi ve lanet edildi.Öyle ya da böyle dilden dile gezdi. Ama bi türlü kimse tek bi açıklamaya inanmadı onca yazılıp çizilene rağmen. Tarih boyunca aşk,  karşılaştığımız veya karşılaşacağımız bu üç kelime güçlü sarsıntılara sebep oldu. Beynin uyuşması, duyuların ve düşüncelerin tek insana bağlanması kısaca bi avanaklık saflık hali gibi işte.. Yani öyledir heralde.
Bence aşk mantıksızlığın hüküm sürdüğü bi ülke. O ülkeye bir kere firar edenin, firar ettiği gibi çıkmadığı illegal bi ülke.. Eros'un öncülüğünde bulutların üstünde faytonla geziye çıkarılan rengarenk cıvıl cıvıl, balonların uçuştuğu, gözün üstündeki kaşın asla görülmediği, hesapsızca hayatın sürdürüldüğü, açlığın susuzluğun bilinmediği bi ülke, Emir'le Feriha'nın evlenirken o karda bile üşümediği soğuk geçirmeyen bi ülke. Gargamelsiz şirinler köyü gibi tıpkı.
Sonra hani süresi var ya bunun, çünkü bilet tek kullanımlık Eros hadi in bakalım diyo,sıradakiiii diyo..Yavaş yavaş gözün üstündeki kaş görülüyo, sınırdışı ediliyolar.Hem sırada bekleyen bir sürü insan var. E belli bi kapasitesi var bu ülkeninde hem nerde çokluk orda b.kluk. Sonra o umarsızca hayatımıza giren, gözümüzdeki devasa boyuttaki insan hayatımızı tuvalet gibi kullanıyo (belkide bulutların üstündeki yükseklik korkusundan, yüksek değer görme fobisinden falan) sonrada sifona basmadan gidiyo...İşte o zamanda aşkın ateistleri öbekler halinde ortalıkta gezinmeye başlıyo. Tek taşını kendisi alanlar gibi, feministler gibi, mantık evliliğine tapanlar gibi falan filan...
Ama Eros bazılarına torpil geçiyo galiba ya da çiftlerin yükseklik korkusu olmuyo. Öyle ki yaşlansalar bile birbirlerine olan tebessümleri ilk günkü gibi, bakışları, hisleri, aşkı destekleyen sevgi,saygı,anlayış,güven,sabır gibi duyguları ilk günkü gibi..herşey.. Eros hala ilk günkü tavrını koruyo gibi... İşte bence böyle olan, yılları böyle geçen bu tonton ninelerle dedelerin aralarındaki nedir ? Belkide aşk budur. Aksilik değil mucizedir belkide...
Bu mucize içinse Eros'un sırtındaki çantaya rüşvet niyetine ok mu doldursak kii..Aşk mucizesi
şanslı insanların başına gelir heralde. Şanssa aşkın ateisti olmayanların başına..
Dedim ya birileri gelirler ve sifona basmadan giderler.....

8 Şubat 2012 Çarşamba

HIRSIZCIKK














Mini mini bir hırsız acıkmıştııı
pencereye konmuştuu...
Geçen gün 1.kattaki filiz ablanın evine hırsız girdi. Ama nasıl girdi? Balkondaaaaaann. Hiç mi gören duyan yokmuş peki? Varmış varmııışşş ...  İşin ilginç tarafıda bu ya zaten. Üst katındaki nakiye teyzeyle karşı apartmandaki güler teyze sohbet ederlerken karnı acıkan bu hırsız, onların gözünün içine baka baka, akşamın 6 buçuğunda herkes işinden evine dönerken sokakların o hareketli saatinde cesaret hapını yutup atlamış balkona. Cesur hırsız...  Zaten hırsızın cesur olmayanı mı olur canım.  Neysee nakiye teyze sabah filiz ablanın evden çıktığını görmüş nasılsa evde kimse yok demiş 155i aramamış, korkmuş... Güler teyzeyle göz göze gelen hırsız işaret parmağını sallayıp oracıkta tehdit etmiş bi kaş gözle..  Hiiihh..  Güler teyzede bu korkuyla hemen eşi mehmet amcayı aramış.
O da neden beni arıyosun polisi arasana diye söyleyip telefonu kapatana kadar geçen sürede hırsızcık işini halletmiş tabi eldiveniyle...Filiz ablanın değerli varlıkları bağıra bağıra gitti pek tabii...  Bu hırsız filiz ablanın evine girmeden önce yan taraftaki devlet teyzelerin kapısından başını bi sokup etrafı kolaçan etmiş. İlk hedefi orasıymış aslında.. Amaaaa  evin kalabalık olduğunu, misafirler olduğunu görünce ordan çıkıp filiz ablanın evine girmiş. Gerçekten cesaret hapı yutmuş olmalı. Bi bakın etrafa sonra vazgeç yan tarafa atla. Cesur olduğu kadarda yüzsüzmüşteee... Bu kadar detayı nasıl mı öğrendiim? Polislerin gelmesiyle artık çok geç olsa da galeyana gelen apartman halkımızın üyelerinden biri olan 4.kattaki  yan komşumuz şöhret teyzedeeenn.. Ertesi gün Devlet teyze annemi gördüğünde hırsız sizede uğradı mı diye bi soru patlatmışş bende kahkahaa :)) nasıl yani bu hırsızcıkk anketör ya da pazarlamacı falan mıı??    Bu devirde artık komşu komşunun cesaretine,duyarlılığına muhtaç bırakın küllerii.. Ev alma komşu al demişler hem.. Filiz abla mı ? O evini satıp burdan çooooooooooook uzaklara gitmeyi düşünüyo artık. Nakiye teyzeyse hergün salonundaki tekli koltukta  vicdanıyla baş başaa  halaa (nasılsa evde kimse yok de yum gözünüü ayıp ettin nakiye teyze).. Güler teyzeyse balkonu panjurla kaplattırdı kimsenin işaret parmağı içerikli tehditler almamak için, balkon fobisi oluştu haliyle... yan komşumuz yalnız yaşayan şöhret teyzeyse  bu olayın üzerine  7 kedisiyle birlikte evden daha az çıkma kararı aldı. İşte bu faili meçhul cesur hırsızın komşularımızın psikolojileri üzerindeki etkileri...     Annem hep derdi 'nerdeeeeeeeeeeeeee o eski komşuluklar diyeeeeeee'  haklıymış.yani o zamanlar ben bebektim hatırlamıyorum eski komşulukları ama annem diyosa doğruduur. Bu olaydan sonraa komşuluk ilşkilerimiz güçlendi olası bir şekilde. Karşı komşumuz hayriye teyzenin 'arada birbirimizin kapı sesini dinleyelim, asansörden çıkan ayak seslerini bilelim ricası üzerine benim kulağım hep kapıda yaniii, telefonumda cebimde hep 155 falan anında hani yanii... gerçi demesinede gerek yoktuu ama korktu haliylee.. Alarm taktırmak yerine ışığını açık bırakan ülkemiz insanlarından sadece ufak bi kesitti bu... Globalleşen dünyada mı deseek teknolojinin insan üzerindeki etkileri mi deseekk ya da gdo lu besinlerin insanların beyinlerine yaptıkları etki mi desek ne desek bilmiyorum ama azıcık duyarlı olup bana dokunmayan yılan mantığından çıksa bu insancıklar kimsenin kapısı zorlanmazdı zannımca. E mal canın yongası tabi bide yanii....diyelim ki  yalnız yaşayan biri evinde ölüp gitse kimse kapısını çalmaycak mı ne bu hayat koşturması, telaşı falan. Hani nerde manevi değerler, hatır gönül, komşuda pişer bizede düşer diye kapı tıklatmalar  falan haniiii...ne bu yabanilik canım,robotlaşmış insanlar sürüsüü...

-yeşiiiiiiiiiiiiiimmmmmmmm
-efendim anneeeeeee ??

neeeeee  kapıları kilitlemeyi mi unutmuşuuuuzzz!!!! hiiiiiiiiiihhhhhhhhh...!!

7 Şubat 2012 Salı

DİYORUM Kİİ

    Düşündüm dee...
Her yağmur yağdığında trafik çilesi ve yarattığı kanalizasyon sorunları yerine fincanımıza kahvemizi doldurup pencerenin kenarında yağmuru izlesek...Ya da elektrikler gittiğinde birbirimizin bilmediği açığa çıkmayı bekleyen, anılarımızı dinleyeceğimiz için sevinsek...Sonracığıma bize uzatılan sonuncu bisküviyi almadığımız için üzülmek yerine, gidip kocaman bi paket alıp tek başımıza yiyeceğimiz için mutlu olsak :)  Mağazada bedeni kalmayan çok beğendiğimiz kıyafeti satın alan sahibine kızmak yerine tercihimizi değiştirsek...Kafamızı bir kuş pislettiğinde gidip hemen bir piyango bileti alsak...Yahut mışıl mışıl uyurken sabahın erken saatinde sayın üst kat komşumuzdan gelen tadilat sesine aldırış etmeden kalksak..erken kalkan yol alır misali falan...Yok yok o kadarda değilll :)
  Şanslı olduğumuz yönleri keşfetsek, geçmişe takılmak yerine elimizdekilere şükretsek, dibe vurduğumuz zamanlarda ''Aslında her dibe vuruş sonrası zirve vardır'' cümlesini hatırlasak, anıların tacizine aldırış etmesek diyoruum, güneşin yakıcı ateşininde soğuk havanın acıtan ayazınında tadını çıkarmayı öğrensek artııkk, hayıflanmayı bıraksak artık nasıl oluur? Hayatımızda olup bitenlerin bizi güldüren yanlarını yakalasak diyoruuum nasıl olur diyoruuuummm..
  Mesela;
Çok beğendiğim bir köpekle çekildiğim, değer verdiğim fotoğrafımı gösterdiğimde direk 'sevdikten sonra ellerini yıkadın mı bakiim?' diyen bir annem var..
Küçükken ağladığı zaman gözyaşları yerleri ıslatmasın diye şemsiye açan, yazın sıcaklarda bunaldığında buzdolabının içinde uyuyan ve annemi onu bulamadığı için endişelendiren, tamamını çözmekte zorlandığı bulmacada, sayfanın arkasından cevaplarını ait olduğu kutucuklara olduğu gibi yerleştiren bir kardeşim var. Tabi bide cevaplarına bakmamak için direndiği zamanda kızgınlıkla karşısına yazdığı cevaplar:
'Duvarda taş ya da tuğla sırası: İnşaatçı gibi bi halim mi var!!!
Yunan savaş tanrısı: Biz Türküz beeeee..' gibi...
Kuzey Güney dizisine hayran (belkide kuzeye :)))) ve asla kaçırmayan bir anneannem var.
İyi geceler öpücüğü törenimizi yerine getirmeden uyumayan birde babam...
Sonracığımaaaa otururken yatağından yanlışlıkla yere düşmesi sonucu moraran koluna kas gevşetici süren bir arkadaşım var..
uyku sersemliğimden dolayı sabahın köründe 'nermin hanım'ı 'nane limon' anlayan kulaklarım var meselaa.
Evde TV izlerken annesinin süpürge tutması isteğini, aldığı tüylü tacını kafasına takarak 'ben artık prensesim,külkedisi değil'  diyip annesinin isteğini geri çeviren bir arkadaşım..
ÖSS zamanı ders çalışmadığımız için üzgünlüğümüzden dolayı bunu 'birbirimizin üstüne yemin etme' sistemine bağlayıp yeni bir ders çalışma metodu oluşturma ortaklığı paylaştığım bir arkadaşım..
Gece yarısı yurdun balkonundan halı çırpan, valizi yeni törpülediği tırnaklarını kırdığı için valizine küsen ve onu azarlayan bir arkadaşım var..
Birini kınayacağı zaman 'kıınnnnn' diye bağıran bir arkadaşım..
Okulun ortasında herkesin gördüğü merdivenlerde birçok basamağı kayarak geride bırakan ve bunun sonucunda kızarıklığından dolayı tanınmamak adına güneş gözlüğüyle ortadan kaybolan bir arkadaşımm..
Uyurken üstümü örten arkadaşıma aniden o uykulu halimle bile uyanıp gülümsediğim anlarım, karşımdaki insanı kıskançlığından sinirlendiren ve 'artık telefonu kapatalım mı' diyen neşemi kıskanan insanlarla tanışmışlığımda var :)
Okulda ulaşımımızı sağlayan taşıtlarda  'sitelere gider mi' sorumuza Amerika'ya bile gider diyen minibüs şoförü amcalarda var..
Ders çıkışı amfiden gelen kalabalığa ithafen 'amfi mi patladı' diyen güvenlik görevlisi..
Nokia ve Carrefour sözcüklerini ' Nokıya ve Kerifur ' diyen çok saygıdeğer hocamız..
Ve kitaptaki dersle ilgili formu dolduran arkadaşlarıma 'biliyorum benim hakkımda yazışıyosunuz' diye kızan ve bunun üstüne tafrasıyla sınıfı terk eden tripkolik bi hocamızda vardı tabi..

   Yanii diyorum kiii yokluğuyla hayıflanmak yerine, varlığına yüzlerce kez şükredebileceğimiz insanlar ve anlar var..Biz kendimizi mutluluğa kapatsak bile etrafımızdaki insanların buna izin vermediklerini görüp patlatalım bi kahkaka en iyisi..Elimizden kaçırdığımız yaşayamadığımız anları düşünmek yerine, şu anın kıymetini bilelim diyoruuumm..Hadi iş başınaaa....

İzleyiciler